Dünya Kız Çocuklar Günü

#dünyakızçocuklarıgünü’e dair söylemek istediklerim…

Feminist bir çocuk hakları aktivisti olarak, bir çocuk zarar gördüğünde dünyayı yıkacak kadar öfke ve güç; çocuklara karşı da sonsuz bir sevgi ve şefkat duyarım içimde.

5 yıl kadar önce kendime dair düşünürken taş gibi bir şey farkettim. Kendi çocukluğumu ve fotoğraflarımı sevmiyordum. Uçurumdan düşercesine bir his! Ben yada başkası bir çocuk neden sevilemez!… arası uzun mesele, çok soru, çok cevap…

Sadece ben diye de değil elbette, pek çok dostumun, yoldaşımın da aslında kendilerine, kendi çocukluklarına ne kadar sırtlarını döndüklerini farkettiğim bir keşif oldu bu.

Bu yüzden şöyle hissediyorum bizlere dair; o küçük halimiz belki düşmüş, dizleri kanıyor ama nasılsın diye soranı yok. Bazen karanlıkta oturuyor, ışığı yakan yok. Kenarda duruyor, oyuna çağıran yok. Belki saçları okşansa, nasılsın diye sorulsa, oyuna çağrılsa müzik kutusu neşeyle çalmaya başlayacak. Ve o oyuna katıldığında, yetişkin bizlerin de gözleri daha da parlayacak, gördüğümüz renkler canlanacak, yemekler tatlanacak, sarılmalar daha içten, bakışmalar daha derin olacak.

Velhasıl ben bu küçük çocuğu sevmeyi öğrendim. Öğrencikçe; kendimi, ötekini daha içten sevmeyi, bir güzelliği gönlümün içinde hissetmeyi de öğrendim. İçerdeki kırgın ve küskün çocuk oyuna çıktıkça içimde ışığa, neşeye ve dansa daha çok alan açıldı.

Bir kadının kendini sevmesi devrimdir, ya işte o devrim bu cüceleri sevmekle başlıyor işin bencesi. Bunu da yetişkin ve çocuk halleriyle çok sevdiğim tüm kadın+lar için yazmak istedim. Müzik kutusu neşeyle çalsın, çocuk oyuna çıksın, biz dans edelim. Dünya da ister dönsün isterse dursun!

Yorum bırakın