Bu coğrafyada çocuk, kadın, lubun olmuş herkesin çok beyefendi, çok saygın, mesleğinde ve ailesinde çok sevilen, çok iyi bir arkadaş…birileri tarafından tacize, şiddete maruz bırakılmışlığı vardır. Biliyoruz! Biliyorsunuz! Yaşadık, yaşadınız.
Ama yine de bize benzemeyen bir takım failler peşindeyiz.
Aradığınız failere ulaşılamıyor! Çünkü suçlamak için size benzemeyen, ailenizden olmayan, arkadaşınız olmayan, örgütünüzde olmayan, sevmediğiniz failler arıyorsunuz. Arıyoruz.
Ama uzakta değiller buradalar, yanımızdalar, örgütümüzdeler, ailemizdeler, iş yapıyoruz, seviyoruz, inanıyoruz….
İnsanlar bizimle farklı, eşit ilişkiler kurarken başkalarının ruhunu, bedenini, güvenini yaralıyor olabilir. Olabilir! Çok sevdiğiniz birisi başka birinin yaşam sevincinin, sokakta yürüme güvenliğinin, sabah keyfinin, uykusunun katili olabilir. Üzücü ama böyle.
O yüzden ilk minik adım bu vakalara “o yapmaz” yerine “umarım yapmamıştır” ünlemiyle bakmak olabilir.
Bir de diğer büyük soru içinde bulunduğumuz her yer neden bu şiddeti ve failleri yeniden yeniden üretiyor. Şiddetin yapısal ve kültürel formları nasıl muhalif her yapının içine böyle çöreklendi? Ve biz buraları nasıl dönüştüreceğiz?
