Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, kalbur saman içinde, develer top oynarken, eski hamam içinde… horozlar tellal iken, pireler hamal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, anam düştü beşikten, babam düştü eşikten. Biri kaptı maşayı, dolandım dört köşeyi. Orda ne var dediler, bir köy kurmuş keçiler, kurt köye muhtar olmuş, elini veren kolunu almış, diken verenin gülünü almış, damla verenin selini almış, kovan kovan balını almış. Bir kurtmuş ki sormayın. Talkım vermiş ele, salkımı almış ele, ilk lokmayı aşırmış, ikincisinde çomar. Karşısına dikilmiş, kapanmış mı kapılar. Kapıyı bırakıp, sapı yutmuş, balı bırakmış, hapı yutmuş.
…….
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde, dırıltıydı, mırıltıydı, raftan fincan düştü kırıldıydı. Hem de ne fincan ya! Dedemin dedesinden kalma, kulpu kırık, kenarı yok, şu ahım şahım fincan. O akşam ne cezveyi köpürdetebildim, ne kahveyi höpürdetebildim. Bakın hele, şu ettiği yetmiyormuş, kırdığı kırkı geçmiyor muş gibi, bir de karşıma geçip ohh çekmez mi, bizim düdük fare! Kızmayın benim canım efendim, bu fa renin derdinden bittim, tükendim. Benim gibi bir a dam değil, kambur felek, kadife yelek bile dayana maz buna. Bir gece değil, beş gece değil, her gece bu kuyruğunu yay ediyor, unu bulguru pay ediyor, yağı kıymayı zay ediyor. Öyle ya, hani han, hani hamam? Bir gece düşündüm taşındım, tatlı tatlı kaşındım. Baktım ki olur gibi, olacak gibi değil, ne yapıp ettim, telli pullu bir arzuhal yazdım kediye. Dileğim yerini bulursa, kilerde nöbet bekleteceğim…
……..
Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten. Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi. O öfke ile Tophane minaresini cebime sokmayayım mı borudur diye, o öfke ile Tophane güllesini cebime doldurmayayım mı darıdır diye. Orada buldum iki çifte bir kayık. Çek kayıkçı Eyüb’e…
………..
Evvel zaman iken, deve tellal iken, saksağan berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ip koptu, beşik devrildi. Anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, döndürdüler dört köşeyi. Dar attım kendimi dışarı. Kaç kaçmaz mısın. Vardım bir pazara. Bir at aldım dorudur diye. Bineyim dedim, at bir tekme salladı bana geri dur diye. Padişahın topları ateşe başladı. Topladım gülleleri cebime koydum darıdır diye. Tozu dumana kattım, Edirne’ye yettim. Selimiye minarelerini belime soktum borudur diye. Yakaladılar beni tımarhaneye attılar delidir diye. Babamdan haber geldi, onun eski huyudur diye. Bereket inandılar, tutup beni saldılar. Neyse uzatmayalım, masala başlayalım…
……….
Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın deli kullan çokmuş. Bizden daha delisi, hiç yokmuş. Çok demesi pek günahmış. Azdan çoktan, hoppala, hoptan. Sana bir mintan yaptırayım, çerden çöpten. İlikleri karpuz kabuğundan, düğmelen turptan. Zaman o zaman idi. Bit bineğim, pire yedeğim idi. Dan topuzum, çavdar kalkanım idi. Bir tüfeğim var idi. Ayran ile doldurur, şerbet ile ateşlerdim. Çıkardım dağlar başına. Bre, bre! der gezerdim. Yetmiş karga ayağa kalkardı. Ağa geliyor diye
Bre ağalar, bre beyler! Eliften beye çıktım. Seğirttim köye çıktım. Çobandan kaymak yedim. Ağadan deynek yedim. Deyneği kuşa verdim. Kuş bana kanat verdi. Çaldım kanadı yere, uçup gittim göklere. Baktım bir has bahçe. İçinde sular akar. Oturmuş çeşme başında iki güzel bana bakar. Büyüğüne selam verdim, küçüğüne tutuldum….
hıhı 🙂
BeğenBeğen
çok komik ve eğlenceli
BeğenBeğen
hayır hiç güzel deyil
BeğenBeğen
ya lutfen daha kisa
BeğenBeğen
Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten. Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi.
BeğenBeğen