Tarihi darbelerden geçilmeyen bir ülkedir Türkiye. Darbe, ihtilal, askeri müdahale, sıkıyönetim, olağanüstü haller gibi birçok dönemde demokrasi askıya alınır, yerine birlik beraberlik(!), ulusal çıkarlar ve daha nice büyük mevzuların selameti için bol gelen gömlekler daraltılır. Yeni gömlekler biçilir eski kanlı kumaşlardan. Kayıpsız, ölümsüz, işkencesiz dönem yoktur neredeyse…
Böyle olmasına rağmen darbe kelimesi zihinlerde çok farklı imajlarla yer bulur. Karışıklık dönemlerde, kötü yönetim söz konusu olduğunda umudunu askere bağlayan de vardır, darbenin kendi partisine- demokrasiye dönük olduğunu düşünen de! Hem çaredir hem suçtur, suçlamadır zihinlerde. Hal böyle olunca darbe gündelik dilin belki her yönüne çekilebilen kavramlarından biri olup çıkar!
Hele bugünlerde Gezi sürecine darbe diyenler, Mısırdaki Askeri müdahaleye isim koyamayanlar, Avrupa’ya darbe demediği için kızanlar gırla gidiyor. Elbette bunun bu kadar karışık algılanmasının çok yakından ilgili olduğu bir diğer kavram demokrasi. Demokrasi mevzusu belli belirsiz, bir kavram olarak kalıp, varlığı da temsili demokrasiye armağan edilince zihinler tümden karışıyor. Bir bakıyorsunuz Yassı Ada demokrasi adası olmuş… Bir bakıyorsunuz bir yürüyüşe katılmış insanlar darbeci olmuş… Bir bakıyorsunuz bir Twitle darbeye çağrıda bulunur olunmuş… Milli irade – sine-i millet gibi kavramlar ortalara dökülmüş… at izi it izine, it izi at izine karışmış ki karışmış. Bence bunun en önemli sebebi kıymeti kendinden menkul darbeler. Öyle farklı ortamlarda ve koşulda darbeler yaşandı ve siyasetin bir parçası oldu ki muallaklaştı. Yok ettiği toplumsal muhalefet onun nereden gelip nereye gittiğini göremez oldu.
Az biraz siyasi tarihe ve dünyaya bakınca darbe ve askeri müdahalelerin bir toplumsal muhalefetten bağımsız ortaya çıkmadığı kolaylıkla görülecektir. Her ne kadar çağrışımını sevmesem dahi bahsedilecek bir bedel varsa bu toplum tarafından ödenmiştir her zaman. Gözaltılar, işkenceler, kayıplar, ölümler hanesi her daim muhalefetin, toplumun parçası olanlar hanesine yazılmıştır. Sadece bu hali bile bunun basitçe seçilmişler ve silahlı güçler arasında bir devir olmadığını gösterir bugünkü yaygın algının aksine.
Bu kaymanın en temel sebebi ise toplumun demokratik bir düzende yaşama pratiğinin zayıflığından geliyor. Toplumun kendi tarihince en rahat dönemini 60 darbesi akabinde yaşanmış olması ise işi daha fena kılıyor. Toplum kendi muhalefetinin gücünü ve etkisini, başarısını, kendine önlem olarak ortaya konan kuvveti hep başka odaklarda arar oluyor.
Demokrasi bilinmeyince karşıtı da bilinmez oluyor özetle. Bundandır ki rahatlıkla kandırı eriyorlar bizi dün Erdal Eren için ağlayan, darbe koşullarında ülke yönetenler. Ama özgürlüğün tadını alıp da kendi sesinin yankısına kulak vermeye başlayınca toplum bu bu kadar kolay olmayacak!
Hatice Kapusuz