Yek hebû Yek tûnebû yani; “Bir varmış Bir yokmuş”… Masallarına aynı kelimelerle başlayan halkların yaşadığı ülkede günler tedirgin geçiyor. Birlikte yaşamın kolaylığına sırt dönmüş insanların dilinden kan ve savaş cümleleri damlıyor. Sürekli bölünme kaygıları hainlik suçlamaları, ölümler ve ölümler…
Birlikte var olmanın koşulları üzerine hayal kuramaz oluyoruz biz de zamanla. Ve bunun aslında bir çırpıda ve kolayca nasıl var olabildiğini bir arkadaşım vasıtasıyla tekrar görebiliyorum. Söz konusu kapıyı açan Bolivya anayasası ise şöyle başlıyor;
“Evvel zaman içinde, dağlar yükseldi, ırmaklar yatağını buldu, göller oluştu. Amazon bölgemiz, Chaco’muz, platomuz, yaylalarımız, ovalarımız yeşilliklerle ve çiçeklerle kaplandı. Bu kutsal Toprak Ana’yı çeşitli yüzlerle donattık ve o günden bu yana, her şeyin çoğulluğunu ve varlık ve kültürler olarak çeşitliliğimizi taşıyoruz. Halklarımız böylece mutluluk içindeydi ve uğursuz sömürgecilik günlerine dek ırkçılığı asla bilmedik.”
Anayasa ülkede kullanılan 36 dili ülkenin ana dili olarak tanımlamış ve her yerel yönetimin bu dillerden en az ikisinin bilmesini zorunlu kılmış.
(Ayrıntılar için bknz: http://www.birgun.net/forum_index.php?news_code=1254915843&year=2009&month=10&day=07)
Anadilde eğitim için kopan kavgaları ve söylenenlerin hafızasını yokluyorum ve tekrar utanıyorum. Uçakta yanıma bir teyze oturuyor, kara halime bakıp, omzuma dayanıyor, nerelisin diyor, ama ben anlamıyorum ve bir kez daha utanıyorum. Eşi Kürtçe bilmediğimi görünce tekrarlıyor soruyu… Kadın bir süre önce yüz felci geçirmiş ve gözünde hasar kalmış bunun için hastaneye gidiyorlar. Ankara’da doktor ile kadının iletişimini kocası sağlayacak zira yok sayılan bir dille iletişim kuramaz doktor. Kocası eşine oldukça duyarlı görünüyor, kolundan ayrılmıyor ama ya tersi durumlar! Sıdıka Platin’in ifadesine çevirmenlik yapan, onu ölümüne sebep verecek kadar şiddet uygulayan kocasıydı. Nasıl bir zihniyetse var olan, bir kadına eziyet eden adamı adalet için aracı kılmaktan vicdanı sızlamıyordu.
Bunun gibi onlarca örnek her gün kendini yeniden var ediyor. “Bir dil bir insan iki dil iki insan” deyişi sadece CVlere yazılan diller için geçerli, birlikte yaşadığımız insanlarla kuramadığımız iletişim kimsenin derdi değil. Öylesine kibirli ve gururluyuz ki tenezül bile etmiyoruz.
Oysa zor addettiğimiz bazı şeyler sanılandan daha kolay olabiliyor, zihinlerimizi saran kırmızı çizgileri bir kenara koyup yeniden bir barış hayal etmemiz gerekiyor..
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur zaman içinde diyarın birinde iyinin kötü kötünün iyi, akın kara, karanın ak olduğu günler yaşanırmış. İnsanların içindeki kasvet gökleri sarmış,gökler öyle kararmış ki güneşe geçit vermez olmuş. Günler günleri kovalamış, akrep yelkovanı kovalamış derken çok karanlık günlerin ardından bu verimli topraklarda yeniden güneş doğmuş, mutluluk gönüllerdeki kasvetin yerine yerleşmiş…Artık bu topraklarda çocuklar ninelerinden ve dedelerinden savaş ve korku değil, barış masalları dinler olmuşlar, eee bu güzel çocuklar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine, gökten üç elma düşmüş biri sana biri bana biride barıştan yana taraf olan güzel bir insana!
Hatice Kapusuz