Eşitsiz toplumsal yapı, giderek artan güç yoğunlaşmaları, cezasızlık, kadın mücadelesine yönelik saldırılar, eşitsizliği pekiştiren politika ve söylemlerin yaygınlığı çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının artmasına neden olan zemini daha da güçlendiriyor. Bunun sonucu artan cinsel istismar vakaları doğal olarak bu konuda çocukları “koruma” refleksini doğuruyor. Çocuk kitapları, animasyonlar ve çocuklara yönelik bilgilendirici materyaller hazırlayarak çocukları bu konularda bilgilendirme – bilinçlendirme ve güçlendirme çabası da mücadelenin araçlarından biri.
Ancak hazırlanan her araç çocuğu güçlendirecek doğru bir içeriğe maalesef sahip değil. Bir kısmı yetişkin gözü ve yetişkinlerin çocuk algısıyla hazırlanmış yetersiz, hatta olumsuz sonuçları olabilecek materyaller. Cinsel istismar konusunda artan kaygı ve çocukları koruma refleksi, hazırlanan bu materyallerin seçimi konusunda yetişkinleri doğru olmayan bu tercihler yapmaya açık hale getiriyor.
Bu materyallere bakarken; çocuğu güçlendirecek doğru bir seçim yapabilmek için birkaç rehber soru belirlemek iyi olacaktır. Sorunu doğru tanımlamak, materyalin kimin ihtiyacına cevap verdiğini araştırmak, klişelerden, prototiplerden kaçınmak ve çocuğu korkutacak, kendine güvenini sarsacak içerikten uzak durmak bu rehber soruların başında geliyor.
İlk Adım: Cinsel İstismar Konusunda Doğru Bir Tanım Yapmak
Bir şeye adını doğru vermek onunla doğru bir karşılaşmanın ve mücadelenin ilk adımı. Çocuklar yanlış yerde bulunduğu için, hayır demeyi bilmedikleri için, kıyafetlerinden veya tavırlarından dolayı cinsel istismara maruz bırakılmıyorlar. Cinsel istismar yetişkinlerin çocuklara karşı işledikleri, eşitsiz yapıdan, çarpık çocuk algısından doğan bir suç.
Psikolog Banu Bülbül Birgün ile yaptığı röportajda istismar ve cinsel istismarı şöyle tanımlamış;
“İstismar; “Eşitsizler arasındaki ilişkilerde, gücü elinde bulunduranın, bu gücü diğerine karşı kötüye kullanması” olarak tanımlanabilir. Çocuğa yönelik cinsel istismar ise; “Bir yetişkinin cinsel doyum amacıyla çocuğun bedenini kullanmasıdır.”
Buradaki kilit unsur eşitsizler arası güç ilişkisi. Yani cinsel istismarla mücadelenin vazgeçilmez unsuru eşitsiz güç ilişkilerine zemin sağlayan, toplumsal yapı, ekonomik ilişkiler ve bunlardan beslenen çocuk algısı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele yürütmek. Bu alanlardaki mücadele olmaksızın sadece çocuğu bilgilendirmeye yönelik bir müdahalenin sorunu ortadan kaldırması maalesef ki olanaklı değil. Bu sistemin beslediği çarpık çocuk algısı ise diğer önemli bir mücadele alanı. Çocuğun hak sahibi bir birey olarak görülmediği, ailenin, toplumun, devletin üzerinde hak sahibi olduğu ve reşit olana kadar söz hakkı tanımadığı çocuk algısının değişmesi gerekiyor. Bu çocuk algısı çocuklara yönelik cinsel istismar gibi bir çok şiddet biçiminin en temel kaynaklarından biri.
Bu Yöntem Kimin İhtiyacına Cevap Veriyor?
Çocuklarla kurulan her tür pedagojik ilişkide temel bir rehber sorunun yolumuzu açacağına inanıyorum. Bu kimin ihtiyacı? Bunu kendim için mi yapıyorum, yoksa çocuğun ihtiyacı olduğu için mi yapıyorum? Bu müdahale ile kendimi rahatlatmak, korkumu dindirmek mi istiyorum, yoksa çocuğu güçlendirmek mi istiyorum? Yaptığım şeyin sonucu gerçekten çocuk daha güçlü ve daha iyi olacak mı?
Bu rehber sorular, yetişkinin kaygısını dindirmeye yönelik ihtiyaç ile çocuğun ihtiyacının farklı olduğunu tanımlamamıza yardımcı olacaktır. Çocuklar için üretilen materyaller için de bu süzgeci kullanmak ve bu materyal ile tanışan çocuğun nasıl etkileneceğini düşünmemize de olanak sağlayacaktır.
Yetişkinlerin korku ve kaygılarını dindirmeye yönelik materyaller; çocuğu korkutabilir, ihtiyaç duyduğundan fazla bilgi ve detay ile çocukta merak uyandırabilir ve kendini güçsüz hissetmesine neden olabilir. Bu bakımdan cinsel istismar konusunda çocuğa yönelik hazırlanan bir materyal; çocuğu güçlendirmeli, bedeni konusunda farkındalık kazanmasını, bedeni sevmesini ve ihtiyaç duyduğu bilgilere ihtiyaç duyduğu oranda ulaşmasını sağlamalıdır.
Prototiplere Sığınmadan Konuyu Anlatabilmek
Cinsel istismara dair yaptığımız söyleşilerde cinsel istismar faillerinin kim olduklarını sorarak başlıyoruz. Soruya verilen cevap söyleşinin yapıldığı yere göre değişiyor. Her grup kendinden en uzak olan gruba işaret etme eğilimi sergiliyor. Cinsel istismar failleri için bir profil çizmek mümkün olmasa da hem zihinlerimiz hem üretilen materyaller fail için bir prototip çizer. Tekinsiz “sapık” demenin mümkün olacağı bir karakter çizmek belki de faili zihinsel olarak kendi dünyamızdan uzaklaştırmanın da bir yolu. Ancak hem kendi bireysel deneyimlerimiz hem ortaya çıkan vakalar faillerin ne kadar toplumsal anlamda “güvenilir” iyi imajlı, iyi aile babası vb olabildiğini defalarca kanıtladı. Maalesef ki faillerin %66’sı babalar, çok büyük bir kısmı ise çocuğun ve ailenin tanıdığı ‘güvenilir’ insanlar. Çok küçük bir oranda ise failler yabancılar.
Buna rağmen çocuklara yönelik üretilen materyallerde bu prototiplerin sıklıkla kullanıldığını görüyoruz. Bu profilleme bir yandan çocuklara yanlış mesaj verirken öte yandan o profil dışındaki failler konusunda bir çoğumuzu sessizliğe itiyor. Bu sebeple prototiplere girmeksizin cinsel istismar konusunu ele almak ve cinsel istismar göndermesi yapmaksızın çocuğu güçlendirecek materyaller üretmek gerekiyor.
Altın Kural: İstismar Pornografisi Yapmamak
Cinsel istismar çocuklara cinsel istismar betimlemesi yapılmadan anlatılabilir mi? Eğer çocuğun kendine güvenmesini, bedeni ile sağlıklı bir ilişki kurmasını, kendi sınırlarını korumak noktasında çocuğu güçlendirmeyi hedefliyorsak elbette anlatılabilir. Ancak çocuklar için üretilen materyallerde bir yandan cinsel istismar detaylandırması, ‘pornografisi’ görüyoruz. Üstü çekiştirilmiş, gözü yaşlı bir çocuk, yetişkin tarafından ağzı kapatılmış bir çocuk, banyoda yıkanırken izlenen bir çocuk, gibi örnekler karşımıza çıkabiliyor. Ya da sinmiş ürkmüş çocuk betimlemeleri yapılabiliyor. Bunun yanı sıra bazı anlatılarda cinsel istismarın cinsel organlar üzerinden tariflenmesi bile söz konusu olabiliyor.
Bu yayınlar ve anlatımlar gelişimi itibari ile henüz tanışmadığı detaylar ve bilgilere, çocuğu ‘korumak’ adına maruz bırakabiliyor. Bu yayınlarla ve anlatılarla karşılaşan çocuk için bunun oldukça korkutucu, tanımlaması zor olabileceğini fark etmek oldukça önemli. Bu konuda hazırlanan materyalin çocuğu korkutmaması, baş edemeyeceği imgeler yaratmaması aksine güçlendirmesi gerekir. Bu bakımdan hiç cinsel istismar göndermesi yapmaksızın çocuğun bedensel sınırlarını, bütünlüğünü ve güvenliğini inşa etmesini desteklemenin mümkün olduğunu hatırlamak önemli.
Beden Hiyerarşisinden Kaçınmak: Bedenin Neresi Özel Değil Ki?
Cinsel istismar konusunda üretilen materyallerde en çok; iç çamaşırı kuralı, özel bölgeler, gizli bölgeler, yasak bölgeler gibi tanımlar karşımıza çıkıyor. İlk bakışta oldukça rasyonel görünen bu konuya dikkatli yaklaşmak gerekiyor. Öncelikle cinsel istismar sadece cinsel bölgelerle sınırlı bir şiddet türü değil. Beden bir bütün. Bunun da ötesinde bedene hiç temas olmaksızın da istismar gerçekleşebilir. Porno izlettirmek veya cinsel ilişkiyi izlemeye zorlamak gibi.
Ancak çocuğa sadece bedenin bir bölgesini korumaya yönelik bir mesaj verildiğinde öncelikle beden içinde bir hiyerarşi yaratmış oluyoruz. Cinsel bölgeler söz konusu olmadığında yaşanan istismarın daha önemsiz olacağı mesajını da vermiş oluyoruz. Üstelik bu hiyerarşi gizli, yasak, kırmızı çizgi gibi kavramlarla bezendiğinde çocuğun bedeni ile olan ilişkisini de bozabilir. Bu sebeple mümkün olduğunca bedenin bütünlüğünü, güzelliğini, özelliğini vurgulamak ve çocuğun bedensel bütünlüğüne saygı duyan, bedenini sevmesine destek olacak ifade biçimleri tercih edilmeli.
Yine bedene dair yapılan gizli, özel, yasak bölge gibi göndermeler çocukların sağlıklı cinsel gelişimleri açısından da bir risk içeriyor. Bedenin utanılacak ve gizlenecek bölgelerinin olması bu konuda soru sorma, sağlıklı bilgiye erişme, bir sorun olduğunda fark edebilme ve sağlık takibinin yapılması açısından da engel oluşturabilir.
‘Hayır de’
Çocuklara hayır demeyi öğretmek cinsel istismar karşısında yetişkinlerin başvurduğu çarelerden biri. Çocuğun istemediği rahatsız olduğu bir konuda itirazını ifade etmesinin desteklenmesinden daha doğru ne olabilir ki? Ancak burada gözden kaçırılan iki nokta söz konusu. İlki çocuk gelişiminin bir bütün olduğu ve tutarlılık gerektirdiği. İkincisi ise çocuğun hayır demeyi biliyor olması çocuğun bir yetişkin tarafından istismar edilmesi konusunda, güç farkı düşünüldüğünde oldukça zayıf bir önlem.
İlki açısından çocuklarla kurduğumuz ilişkide bir konuda çocukları hayır demek konusunda desteklemeye çalışırken çocukların birçok zaman ‘hayır’ını duymayan bir ilişki kuruyoruz. Çoğunlukla çocuklar birine sarılmak istemediklerinde, kendilerini öptürmek istemediklerinde, birinden uzak durmak istediklerinde bunu yanlış olarak tanımlayıp onları zorluyoruz. Clarissa Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında “nazik olma eğitimi” olarak tanımladığı bu durum, çocukların doğal savunma mekanizmalarına indirilen bir darbe. Çocukların beden sınırlarına, kendilerini koruma reflekslerine saygı duymaksızın günün sonunda çocuklara hayır demeyi öğretmeye çalışmak bu sebeple eksik bir yaklaşım.
İkincisi açısından; hem istismar edilen çocukların kendilerini suçlu hissetmeleri hem de toplumun/yargının fail yerine çocukları suçlaması düşünüldüğünde çocuklara hayır demeyi öğretmek yetişkinlerin bu konuda mücadele sorumluluğunu azaltan bir etkiye sahip değil.
Çarpık Bir Çocuk Algısı Aşılmadan Onaylı Yayın Güvenilir Midir?
Birçok yayınevinin pedagog, psikolog onaylı kitabı raflarda yerini alıyor. Onay çoğu insanda güven duygusu yaratıyor. Oysa hiçbir meslek grubu çarpık çocuk algısını besleyen ideolojilerden azade değil. Bu sebeple kitabı onaylayan meslek sahibinin nasıl bir çocuk algısına sahip olduğu önem kazanıyor. Bir pedagog veya psikolog mevcut klişeleri yeniden üretebilir, çocuğu güçlendirmek yerine korkutabilecek bir içeriği gayet de üretebilir. Bu sebeple bir süzgeçle yayına bakmak ve yayının klişeleri mi üretiyor, prototipleri mi kullanıyor yoksa çocuğu güçlendirecek bir içerik mi sunuyor diye bakmak gerekiyor.
İyi Bir Örnek: Bedenim Bana Ait
Bu konuda Türkçe erişebileceğimiz kitaplara baktığımızda; yukarıdaki klişelere girmeksizin çocuğu güçlendirecek bir çocuk kitabı olarak Gergedan Yayınevinden çıkan ve Pro Familia tarafından hazırlanan Bedenim Bana Ait kitabını iyi örnek olarak gösterebiliriz. Bu kitaba ek olarak Pro Familia’nın diğer kitapları; Ben Herkesle Gitmem ki, Ben Kaybolmam ki kitapları da güçlendirici ve tamamlayıcı diğer yayınlar.
İyi bir yayın ve materyal için aşağıdaki kriterler rehber olabilir;
- Çocuğun ihtiyaçlarından yola çıkılarak hazırlanmış olması,
- Çocuğa ihtiyaç duyduğundan fazla bilgi ve detay sunmaması,
- Çocuğun bedeni ile kurduğu ilişkiyi güçlendirmeli,
- Çocuğu bedensel sınırları öğrenmesi konusunda desteklemeli,
- Doğrudan cinsel istismar göndermesi/ pornografisi yapmaksızın çocuğu güçlendirecek içerik sunması,
- Çizimlerde yer alan çocukların kendine güvenen bir ifadeye, beden duruşuna sahip olması,
- Prototiplere ve klişelere girmeksizin konuyu ele alması,
- Çocukları korkutacak içerik, anlatım, çizim kullanmaması,
- Çocuğu gerektiğinde güvendiği birinden destek istemeye yönlendirmesi (anne veya baba değil)
- Yetişkin ve çocuk için çalışma yönergeleri sunması
- Cinsel istismar konusunda ulaşılabilecek, kurum, dernek ve yerlerin bilgilerini sunması.
Travma Yaşamış Çocuklar İçin: Çok Kötü Bir Şey Oldu
Hiçbir çocuğun travmatik bir olayla karşılaşmaması için mücadele etsek de cinsel istismar gibi pek çok travmatik olay çocukların etrafını çevreliyor. Travmatik bir olay yaşamış bir çocuklar için destekleyici bir kitap olarak Çok Kötü Bir Şey Oldu bu konuda oldukça iyi bir içerik sunuyor.
Margret M. Holmes tarafından yazılan kitap travma yaşamış çocuklara ve ebeveynlerine yardımcı olmayı planlıyor. Kitap travmanın Sherman’a etkilerini, ona yardımcı olan Bayan Mapple ile travmayla başa çıkmak için birlikte yaptıkları çalışmayı aktardıktan sonra ebeveyn ve eğiticiler için yönlendirici notlar paylaşıyor.
Kitap travma yaşamış çocukları anlayabilmek için yetişkinlere yardımcı olabileceği gibi çocukları da yetişkinlerden destek almaya ikna edebilecek bir anlatıya sahip. Çizimleri ve anlatımı oldukça yalın ve etkileyici olan kitap ebeveynler ve çocuklarla çalışanlar için temel bir kaynak.
her ikisi de
BeğenBeğen